ALMANYA’DA SEÇİMLERDE SİYASİ PARTİLER DIŞ POLİTİKADA NE VADEDİYOR?
Almanya’da seçime hazırlanan siyasi partiler, uluslararası konulara nasıl bakıyor? Parti programlarında iklim, ekonomi, göç, savunma gibi konularda öne çıkan vaatleri derledik.
İKLİM
Almanya’da 26 Eylül’de yapılacak genel seçimler öncesinde iklim koruma, partilerin seçim programlarında önemli bir yer tutuyor.
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Bavyera’daki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), iklim koruma konusunda Almanya’nın sanayi ülkesi olma özelliğinin muhafaza edilmesi gerektiğini savunuyor. Hristiyan Demokratlar bu yüzyılın ortasından önce Almanya’nın karbon nötr bir ülke olmasını hedeflerken, bu konuda yenilikçi teknolojiler ve ekonomik yatırımlara güveniyorlar.
Bununla birlikte, CSU Genel Başkanı Markus Söder kömür üretimi ve enerjisine planlandığı gibi 2038’de veda edilmesini savunurken, CDU Genel Başkanı ve başbakan adayı Armin Laschet ise 2030 yılında kömürden vazgeçilmesini istiyor.
Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise karbon nötr hedefine en geç 2045 yılında ulaşılmasını planlıyor. Elektrik üretiminin 2040 yılına kadar sadece yenilenebilir kaynaklarla gerçekleştirilmesi de SPD’nin hedefleri arasında. Sosyal demokratlar ayrıca, gelecekte tüm kamu binalarının güneş enerjisi panelleriyle donatılacağı ve ülkenin hidrojen teknolojisinde lider bir konuma geleceği vaadine bulunuyor.
Doğa ve çevre konularındaki hassasiyetiyle bilinen Yeşiller Partisi ise Almanya’nın karbon nötr hedefine en geç 2030 yılında ulaşması gerektiğini savunuyor.
İktidara gelmeleri halinde Çevre Bakanlığı’na veto hakkı tanıyarak, 2015 Paris İklim Anlaşması’na uymayan tüm yasal önerileri durdurabilme yetkisi vereceklerini ifade eden Yeşiller, ayrıca Avrupa Birliği (AB) Emisyon Ticaret Sistemi aracılığıyla karbondioksit emisyonuna yönelik vergileri önemli ölçüde artırmayı planlıyor.
Liberal siyaseti temsil eden Hür Demokrat Parti (FDP) için ise iklim koruma konusu öncelikle piyasa koşulları ve rekabete bağlı. Liberaller, elektrikli otomobiller gibi yasa koyucu tarafından dayatılan teknolojileri reddediyor. FDP de Yeşiller gibi doğaya zarar veren gazların emisyonunu Avrupa kurumları aracılığıyla azaltmak istiyor.
Sağcı popülist parti Almanya için Alternatif (AfD) ise temelde iklim değişikliğinde insanların etkisi olduğu gerçeğine kuşkuyla yaklaşıyor. Paris İklim Anlaşması’nı da iptal etmeyi hedefleyen AfD’ye göre taş kömürü ve linyitten elektrik üretilmeye devam edilmeli ve nükleer santraller işletilmeli.
Sol Parti ise seçim programında “sosyo-ekolojik sistem” değişikliğini savunuyor. Sol Parti’ye göre çevresel yıkım “Kapitalizmin getirdiği sosyal koşullarla” bağlantılı. Parti ayrıca toplu taşıma araçlarının kullanımının mümkün olduğunca ücretsiz olması gerektiğini ve enerji şirketlerinin kamuya ait olup, kamu yararını gözetmesi gerektiğini savunuyor.
GÖÇ
Almanya’daki parlamento seçimleri öncesinde göç de gündemde olan konulardan biri.
Angela Merkel liderliğindeki CDU, 2015’ten bu yana parti tarihinde hiç görülmemiş, şaşırtıcı derecede göç dostu bir parti oldu. Ancak partinin seçim programında bu özelliğine yer verilmiyor.
CDU göçün kesinlikle düzenli ve açık kurallara göre gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor. Seçim programında, “Sosyal sistemlere yönelik göçü reddediyoruz” ifadesine yer verilirken, suç işleyen göçmenlerin ise sınır dışı edileceğini vurgulanıyor. CDU uyum sağlamış göçmenlerle ilgili olarak ise, “Değerlerimizi paylaşıp, yasalarımıza uyduklarında ve dilimizi konuştuklarında tüm katılım fırsatlarına sahip olmalıdırlar” görüşünü benimsiyor.
Göç konusunda SPD’nin tutumu ise daha cömert. Örneğin, çifte vatandaşlığın kolaylaştırılmasına destek veriyor. Aile birleşiminin de genişletileceği vaadinde bulunan SPD, refakatçisi olmayan henüz reşit olmamış sığınmacıların kardeşlerinin de Almanya’ya yerleşmelerinin önü açılmasını öngörüyor.
Yeşiller ise Almanya’yı “Çoğulcu bir göç toplumu” olarak görüyor. İş ve eğitim göçünün yolunu açacak bir Göç Yasası çıkarılması çağrısı da Yeşiller’in seçim programında yer alıyor. Sığınmacıları eğiten veya istihdam eden işletmelerin teşvik edilmesi de vaatler arasında.
Liberaller de Almanya’yı bir göç ülkesi olarak görüyorlar, ancak bu bağlamda Almanya’nın ekonomik çıkarlarına diğer partilerden daha fazla dikkat ettiklerini vurguluyorlar. Parti lideri Christian Lindner, Temmuz ayında Münchner Merkur gazetesine verdiği demeçte, “Seçeceğimiz göçmenlerin çalışkan ellerine ve akıllı zihinlerine ihtiyacımız var” ifadesini kullanmıştı. FDP, eğitim düzeyi, dil becerileri ve vasıflı iş gücü ihtiyacı gibi kriterlerin gözetildiği bir Göç Yasası planlıyor.
AfD, Federal Parlamento’da göç konusuna en eleştirel bakan siyasi parti konumunda. İltica sistemini Avrupa yerine ulusal düzeyde yeniden düzenlemek ve Alman sınırlarını yasadışı göçe karşı güvence altına almak istediğini her fırsatta dile getiriyor. AfD’ye göre iltica hakkı sadece Federal Parlamento tarafından özellikle savunmasız olduğuna kanaat getirilen ve kültürel arka planı “Alman değerleri ve sosyal düzeni” ile uyumlu olan insanlara verilmeli.
Sol Parti, savaş bölgelerinden kaçan insanlara sığınma hakkı tanınması için yasal ve güvenli bir fırsat sunulmasını talep ediyor. Buna ek olarak, parti herkes için kalma hakkını savunuyor ve bu nedenle göç yanlısı Yeşillerden daha ileri düzeyde vaatlerde bulunuyor.
AVRUPA
Partilerin seçim programlarında, Avrupa politikası konusunda da farklılıklar göze çarpıyor.
CDU ve CSU, korona salgını nedeniyle askıya alınan mali ve ekonomik istikrar kriterlerinin mümkün olan en kısa sürede yürürlüğe girmesini istiyor. Korona krizi nedeniyle ortak borçların tahsilatının sadece bir kerelik kaldırılmasını isteyen Birlik partileri (CDU/CSU), seçim programında bunun kesinlikle sürekli hale gelmemesi gerektiğine işaret ediyor.
Buna karşın SPD, “geçmişin kemer sıkma politikasına geri dönmek yerine, korona krizi döneminde başlatılan Avrupa’nın ortak yatırım politikasına” bağlı kalınması gerektiğini savunuyor. SPD’nin seçim programına göre hedef: Gerçek bir mali, ekonomik ve sosyal birlik tesis etmek. Ayrıca AB düzeyinde asgari ücretin belirlenmesi talebi de programda belirtiliyor.
Yeşiller, Avrupa Parlamentosu’nun rolünü önemli ölçüde güçlendirmek istiyor. Almanya’da yaşayan diğer AB ülkeleri vatandaşlarının gelecekte eyalet seçimlerinde oy kullanmalarına izin verilmesi planlanıyor. Kamu yatırımları ile AB’nin çevresel ve iklim dostu dönüşümünün sağlanması da vaatler arasında.
Liberaller Avrupa politikasında daha büyük hedefler belirlemiş durumdalar. AB için bir anayasa hazırlanması gerektiğini belirten FDP, seçim programında, “Böylece federal ama merkezi olmayan bir Avrupa federal devletinin temeli atılmış olacak” ifadesine yer verdi.
Sol Parti de seçim programında AB anayasası oluşturulmasını desteklediğini beyan ediyor. Parti, AB’de zenginliğin yukarıdan aşağıya doğru dağıtılması gerektiğini savunuyor. Somut olarak, işletmeler için Avrupa çapında bir asgari vergi oranı belirlenmesini ve büyük varlıkların vergilendirilmesi için ortak asgari standartlar geliştirilmesini talep ediyor.
AfD ise Avrupa konularında da radikal değişimler vadediyor. Seçim programında Almanya’nın AB’den ayrılması gerektiğini savunan sağ popülist parti, AB’nin son yıllarda “planlı ekonomi süper devletine dönüşme yönünde ilerlemesini” buna neden olarak gösteriyor. Parti, ortak para birimi olarak euronun da başarısız olduğunu savunuyor.
SAVUNMA VE İTTİFAKLAR
CDU ve CSU’nun oluşturduğu Birlik partileri, NATO üyesi ülkelerin yıllık gayri safi yurtiçi hasılalarının yüzde 2’sini savunma için harcama hedefini destekliyor. Almanya’da halen bu oran yüzde 1,5 civarında. Hıristiyan Demokratlar NATO’nun ekonomik katkı sunmadığı ortak bir Avrupa ordusunun kurulması fikrine de destek veriyor. Ayrıca seçim programında Alman ordusundaki askerlerin sayısının 184 binden 203 bine çıkarılması hedefi de yer alıyor. Ayrıca programda Alman-Fransız dostluğunun öneminin de altı çiziliyor.
SPD, NATO’nun savunma bütçesine yüzde 2’lik katkı konusuna eleştirel yaklaşıyor. Ancak güvenilir bir ortak olarak Avrupa ve NATO’daki sorumluluklarını yerine getirebilmek için Alman ordusunun daha donatılması hedefini benimsiyor. SPD, tıpkı CDU ve CSU gibi Rusya’dan Almanya’ya doğal gaz taşıyan Kuzey Akımı 2 (Nord Stream 2) doğal gaz boru hattının inşasına da destek veriyor.
Yeşiller’in seçim programı bazı noktalarda özellikle Hristiyan Birlik partilerininkinden farklılık gösteriyor. Buna göre Almanya’nın gelecekte nükleer silahlardan arınmış olması gerektiğini savunan Yeşiller, gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 2’sinin NATO’nun savunma bütçesine ayrılması ve Kuzey Akım 2 projelerini reddediyor.
FDP, Almanya’nın uluslararası alanda daha önemli bir rol oynaması gerektiğini savunuyor. Bu amaçla Ulusal Güvenlik Konseyi kurulmasını, ayrıca Avrupa Savunma Birliği’nin oluşturulmasını istiyor.
AfD ise programında, Ukrayna’ya bağlı Kırım Yarımadası’nı ilhak etmesine rağmen Rusya ile ilişkilerin geliştirileceğini vadediyor. AfD, Almanya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde kalıcı bir koltuğa sahip olmasını talep ediyor. Alman ordusunun ise tamamen bir savunma amaçlı hizmet vermesi gerektiğine vurgu yapan AfD, ordunun operasyon alanın NATO üyesi devletlerle sınır olmasını öngörüyor. Parti bu nedenle de Alman ordusunun Afganistan veya Mali gibi ülkelerdeki misyonlarını reddediyor.
Sol Parti savunma konularında ise oldukça radikal bir tutum sergiliyor. NATO’nun lağvedilmesi ve Rusya’yı da içeren ortak bir güvenlik sisteminin kurulmasını gerektiğini savunuyor. Parti, ayrıca Almanya’daki tüm yabancı askeri üslerin de kapatılmasını talep ediyor.
DIŞ TİCARET
Çok taraflı ticaretin desteklenmesinden yana olan Hristiyan Birlik partileri, Dünya Ticaret Örgütü’nün güçlendirilmesini talep ediyor. CDU ve CSU ABD ile Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinin de mümkün olan en kısa sürede yeniden başlatılmasını istiyor.
SPD, ticaret ile ilgili programında sürdürülebilirliğe vurgu yapıyor. Sosyal demokratlar, tarım ürünleri ticareti söz konusu olduğunda, küçük çiftçileri ve ekolojik yönelime sahip ortaklara önem veriyor. SPD ayrıca Almanya’nın silah ihracatının daha güçlü bir şekilde düzenlemesi gerektiğini belirtiyor.
Yeşiller, ticareti iklim koruma ve sürdürülebilirliğe dayalı hale getirmeyi, örneğin, çevre ve yaşam koşullarının iyileştirmesini amaçlayan endüstrilerin ihracatının teşvik edilmesini istiyor. Parti programında, yasadışı şekilde ormanların yok edilmesi ve insan hakları ihlalleri ile bağlantılı tarım ürünlerinin AB düzeyinde ithalatının yasaklanması da yer alıyor.
Klasik bir serbest ticaret partisi olan FDP, AB’nin başka Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalanmasını destekliyor. Parti, Kuzey Akımı 2 doğal gaz boru hattı ile ilgili tartışmaların da Avrupa düzeyinde ele alınması gerektiğini savunuyor.
AfD, ticari politikasını belirlerken Rusya ve Çin ile daha yakın ilişkiler kurmayı hedefliyor. Kuzey Akımı 2 projesini de destekleyen AfD, aynı zamanda AB’nin Rusya’ya Kuzey Akımı 2’den dolayı uyguladığı yaptırımları kaldırması gerektiğini vurguluyor. Parti Çin ile daha yakın iş birliği çağrısı da yapıyor. Programda şöyle deniliyor: “Çin, Almanya’nın da kesinlikle yer alması gereken Yeni İpek Yolu ile yüzyılın projesini başlatmıştır.”
Sol Parti, AB’nin TTIP, CETA ve Mercosur gibi üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarını reddederek, bunların yerine, daha adil iş birliği anlaşmalarını savunuyor. Seçim programında, Almanya’nın silah ihracatının ise genel olarak yasaklanması talep ediliyor.
PROF. DR. ABDURRAHİM VURAL -ALMANYA